3 yaşımda ilkokul 1.sınıfa giden abimin kitaplarını ezberleme isteğim, her sene başında aldığımız Türkçe ders kitaplarındaki bütün parçaları iki gün içinde bitirmemle devam etti. Kendime ait kitabım üniversitede çalışmaya başlayıncaya kadar hiç olmadı. Yoldaki gazete parçalarını, evde bulduğum Gırgır’ları, Teksas Tommiksleri okuyarak açlığımı bastırsam da üniversitede ilk tercihlerime yazdığım edebiyat bölümü, kitaplara ulaşabilirliğimin en büyük adımıydı. Mahalledeki bütün çocukları toplayıp “öğretmencilik” oynamamla kitap düşkünlüğüm birleşti ve 30 yıldır en sevdiğim iş oldu. Çocuklarla, gençlerle olmak bana çok şey öğretti, öğretmeye de devam ediyor.
İlgi duyduğum alanlarla ilgili aldığım eğitimler, okuduğum kitaplar, eğitim sistemlerini incelemek için gittiğim ülkelerden edindiğim bilgilerle çeşitli dergi ve gazetede çıkan yazılarımın temeli “araştıran, sorgulayan, hakkını arayan ve eyleme geçen özgür bir dünya insanı” yetiştirmeye çalışmaktı. Sanırım dokunduğum çocuklara bir nebze de olsa bunları verebildim.
Yeldeğirmenleri Eğitim Kurumlarında çalışmak ise hayattaki en büyük şanslarımdan biri. Yıllarca mücadelesini verdiğim demokratik, laik, bilimsel, çocuk ve doğa merkezli, öğretmeyi öğreten, kararların hem çocuklarla hem de çalışanlarla birlikte alındığı ve her gün benim de yeni bir şeyler öğrendiğim bir okul burası. Okyanusta bir damla olmaya çalışan genç öğretmenlerle çalışmaksa işin bir başka güzel yanı. Eğitim anlayışlarımızın kesiştiği veliler de eğitim ve öğretimin halkalarını tamamlıyor. Hedefimiz böyle bir eğitime bütün çocukların erişebilmesi…